Slider

Tema resimleri kelvinjay tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Video

Welat

Wêje

Pirtûk

Huner

Dîrok

Nûçe

» » » » » » » » » » » » » » » » » » » » Aldous Huxley'in "Algı Kapıları" kitabı üzerine kısa bir yazı


Çoğu yanılgı dolu parçaları değil, gerçeği yansıtan bütünü görmek insana bilincin rengini, ufkun aydınlığını ve cennetin baharlarını getirir.

Gerçeği bilmek ve görmek için kuru/ezbere bilgiler ya da çerçevede asılan beyaz diplomalar yetmez. Gerçeğin ezgileri ve sözcükleri; bilinçli bilgi ve düşünsel bir çaba ile ortaya çıkar ve görünürler, algı kapıları gerçeğin önünde duran renksiz bir duvardır. Ünlü şair William Blake'nin deyişiyle; "Eğer algı kapıları temizlenseydi her şey insana, olduğu gibi görünürdü; sonsuz.."


Aldous Huxley, "Cesur Yeni Dünya" kitabında olduğu gibi "Algı Kapıları: Cennet ve Cehennem" adlı eserinde de okuyucusunu gerçeğin sözcüklerinde dolaştırıyor. Konusunu bilimsel bir örnek üzerinden açıklamaya ve tartışmaya başlayan Huxley, algı ile bilincin nasıl oluştuğunu temellendiriyor. Diyalektik felsefe bağlamında algının oluşum sürecinden bahseden yazar, insanın algısını, yaşamını ve belleğini biçimlendirenin, hayatın akışında karşılaştığı şeyler olduğunu anlatıyor. Bilincin algı seviyesi ile birlikte, sonradan çeşitli yollarla kazanılan bir süreçle ortaya çıktığını ve geliştiğini aktaran yazar, genel olarak algının ve bilincin nasıl bir gelişim doğası olduğunu ve aralarındaki etkileşimli süreci bilimsel örnekler ile açıklıyor.

Dünyaca ünlü Polonyalı yönetmen Krzysztof Kîeślowski, 10 televizyon filminden oluşan "Dekalog"un 8. filminde geçen bir cümlede, diyalektik gerçekçi bir bakışla "Şartlar iyinin ya da kötünün ortaya çıkmasına neden olur" der ve bir bebeğin doğarken masum olduğunu, var olan toplumsal şartların insanın bilinci ile hayatını şekillendirdiğini anlatır. Evet tıpkı ünlü ingiliz edebiyatçı Edgar Allan Poe'nun dediği gibi "Gördüklerinizin yalnızca yarısına inanın, duyduklarınızın hiçbirine..." gerçeği yalnız saf gerçeği insan ancak böyle bulabilir. Gene yazarın bir hikayesinde geçen bir cümle ile "Gerçek her zaman bir kuyunun dibinde değildir.." gerçek belki en yakındadır, belki evrenin derinliklerinde bir yerde. Gerçek kimi zaman yüzlerce yıl sonra anlaşılabilir, kara sisler ve kirli sözcüklerle sesi soluğu duyulmaz, görülmez ve anlaşılmaz hale getirilebilir. Yine Edgar Allan Poe'nun bir cümlesi ile, "Gerçek daha çizmelerini giyerken, yalan dünyayı dolaşır.." Tarihin en büyük filozoflarından düşünce insanı ve aydın Karl Marx'ın ifadesi ile "Görünen gerçek olsaydı bilime gerek kalmazdı.." ve 2014 yılında çekilen "Birdman" filminde geçen replikteki gibidir gerçek; “Bir şey neyse odur, o şey hakkında söylenenler değil..."

Kuşkusuz büyük düşünür Aldous Huxley'in dünyanın her yerinde büyük ilgi görüp onlarca dile çevrilen; "Cesur Yeni Dünya", "Ada", "Sese Karşı Ses", "Maymun ve Öz", "Edebiyat ve Bilim", "Cesur Yeni Dünya Ziyaret" gibi eşsiz eserlerinden birisi olan "Algı Kapıları: Cennet ve Cehennem" kitabı üzerine, bir çok şey söylenebilir, bilimsel makaleler yazılabilir, ufuk açıcı söyleşiler yapılabilir. Huxley, gerçeğin yalnızca saf gerçeğin kalıcı olduğunu ve karanlık ortasında bir günışığı gibi açıp sonsuz baharları getireceğini eserinde okuyucusuna anlatmaya çalışmaktadır...

Yazı: Rûmet Med

"Algı Kapıları: Cennet ve Cehennem"
Yazar: Aldous Huxley
İngilizce Aslından Çeviren: Mehmet Fehmi İmre. 150 sayfa. İmge Kitabevi

«
Pêşve
Sonraki Kayıt
»
Paşve
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Leave a Reply